2017 Tüyap Kitap Fuarı
- Bahar Kara
- 14 Kas 2017
- 5 dakikada okunur
Kitap fuarları bende taşikardiye neden oluyor. :)

Her fuarda aynı heyecan aynı telaş. Seviyorum ben bu heyecanı ama. :)
Gün içindeki kendimi nazaran sakin gördüğüm bir zamandan kalp atış hızım. (normal aralık 66-82)
İstisnasız her fuarda para mı ve telefonumu nereye koyduğumu bilemem ve her defasında alacağım kitap için para vereceğim zaman benim param nerede, telefonum nerede diye telaşa kapılırım. Çünkü her defasında paramı ve telefonumu aldığım kitap poşetlerinin içine tabiri caizse rastgele atıyorum. Her fuarda, bu fuarda sakince neyi nereye koyuyorum dikkat edeceğim desem de olmuyor o heyecan beni bana bırakmıyor. Yine de çok şükür bu zamana kadar kaybettiğim bir şey olmadı. Hayırlısı.. :)
Gelelim bu seneki Tüyap fuarına;

Tüyap'a ve diğer fuarlara genelde imza için gidiyorsanız tüm günü sadece imzaya ayırmayı ve alışveriş yapamamayı göze almanız gerekiyor, özellikle de meşhur yazarlardan imza almak istiyorsanız. Bu sene benim Tüyap'a gidebilmek için sadece son iki günüm vardı. (11-12 Kasım) Normalde bu sene sınava hazırlandığım için tek bir gün gidebilmek bile benim için oldukça zordu. Ama tüm durumları değiştiren ekstra bir olay mevcuttu benim için. O da ünü giderek büyüyen ve bu yazıyı okuyan birçok okuyucunun da tanıyacağı Rotasız Seyyah Mehmet Genç'in imza günü ve söyleşisi olmasıydı. Açıkçası Tüyap'da onun imza gününün muhakkak olacağını tahmin ediyordum ama benim gidememe olasılığım ve gitsem bile oldukça kalabalık olacağını tahmin etmemden dolayı kendimi, daha önceki etkinliklerine katılmak için zorladım ama ne yazık ki hiçbir fırsat bulamadım. Dolayısıyla fuardaki etkinliğe katılmak zorundaydım çünkü daha sonra bir etkinliği olup olmayacağını bilmiyorum ve olsa da yine katılma imkanı bulamamam çok muhtemel. Hem cumartesi hem pazar imza günü vardı. Ben söyleşiye de katılmak istediğimden ve pazar günü yine kesinlikle çok çok görmek istediğim bir yazar daha olduğundan dolayı her iki günde gitmeye karar verdim. Pazar günü her ikisine de katılmak istesem yetiştiremeyebilirdim. Cumartesiyi Mehmet Genç'e ve birkaç yazara daha ayırdım, kuzenim ve kardeşimle Tüyap'a doğru yola koyuldum. Sanırım cumartesi günü bir ünlünün imza günü varmış ve girişler tabiri caizse inanılmazdı.

İçeri girebilmemiz yaklaşık 1 saat aldı. Bir ara görevliler trafiği durdurup, fuardan çıkanları ve fuara gidenlerin bir kısmını yoldan geçirdiler.

Nihayet içeri girdiğimizde ilk yaptığımız şey Rotasız Seyyah'ın kitaplarını almak oldu. Daha sonra namazları kıldık ve ilk olarak kuzenimin istediği imza için sıraya girdik. Onun istediği kişinin imzası Mehmet Genç'den 1 saat önce başlamıştı ve hala devam ediyordu. Ben de buna güvenerek ve kuzenimi yalnız bırakamayacağım için onunla sırayı beklemeye başladım. Ama bu sıranın sonu gelmeyecek gibi gözükmeye başlayınca kardeşimi kuzenimin yanına çağırıp, ben Mehmet Genç'in sırasına girmek için yola koyuldum. İlk önce doğru salonu bulmam gerekiyordu. Bulunduğum salonu iki kere baştan sona gezdim daha sonra alt kata indim orada da yoktu, bir görevliye 1. salona nasıl gideleceğini sordum. Bana 1. salonun boş olduğunu ve kullanılmadığını söyledi. Gerçekten işinden bihaber çalışanlardan Allah'a sığınmak lazım. (Halbuki 1.salon kullanılıyor ve imza orada) Tabiri caizse ne yapacağımı şaşırdım. Elimde fuar haritası da olsa, o anki karışıklık ve görevlinin de yanlış yönlendirmesiyle şaşkın tavuk gibi dolanmaya başladım. Sonra ben yine de şu 1. salona bir gideyim diyerek, haritadan salonu bulup yola koyuldum. Salona girdiğimde baştan sona tekrar gezdim ama yine yok. Bu arada saatlerdir yaptığım koşuşturma ve yapmış olduğum yanlış ayakkabı tercihi (ki şimdiye kadar ki en büyük hatamdı) neticesinde ciddi anlamda yorgun düştüm. En sonunda kenarda oturan iki kıza Mehmet Genç'in imzanın burada olup olmadığını sordum. Tanımadıklarını söyleyince C standını göstererek burada kalabalık bir imza olup olmadığını sordum. Onlar da yaklaşık 1 saat önce büyük bir kalabalık vardı dediler. İmzayı kaçırmıştım.. Dersimi bile ekip o kalabalığı, metrobüsü, ayakkabıları ve daha birçok zorluğu aşıp gelmiştim. Benim hayal kırıklığımı düşünün artık... Bir kenara oturdum ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Eğer ağlayan biri olsaydım herhalde ağlardım.. Şansımı sonuna kadar zorlamaya karar verdim. 6'da söyleşisi olduğuna göre hala fuarda olmalıydı. Görmelerini umarak Ephesus'a ve Mehmet Genç'e mesaj attım. Daha sonra söyleşi salonunu bulup orda beklemeye başladım. Ben salona girdiğimde Canan Karatay çıkıyordu ve salon boşalmaya başlamıştı. Gidip en öne oturdum, söyleşiyi ve sıramı kaçırmamak adına tam bir söyleşi öncesinden beklemeye başladım. Sırada ekonomist Güngör Uras, Osman Ulagay ve Yalım Eralp'in söyleşisi vardı ve ben bu söyleşiyi en ön sırada dinledim. Gayet de dikkatli bir şekilde. Açıkçası bu söyleşiyi de dinlediğim için oldukça memnunum. Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim, Yalım Eralp'in yapmış olduğu yorumların bazılarının oldukça keskin olduğunu düşünüyor ve bunları yerinde olan eleştiriler olarak değerlendirmiyorum.
Neyse daha sonra Mehmet bey geldi ve sunum hazırlıklarını yaptıktan sonra ''5 dakikamız var imza isteyen var mı?'' diye sordu tabi ki ben (ve benimle beraber birkaç kişi) atladım. :) Kitapları imzalattık ve söyleşi başladı. Söyleşi sırasında (soru cevap kısmı hariç) video kaydı aldım, 1.kısmı izlemek için buraya tıklayınız 2.kısmı izlemek için buraya tıklayınız. Söyleşiden sonra ise soru cevap kısmına geçildi. Aslında sormak istediğim bir soru vardı ama Mehmet bey'in anlattıkları sonrasında açıkçası benim sorumun bir anlamı kalmadı. Kendisi ''Couchsurfing'' yöntemi ile geziyor. Ve bana sorarsanız gezmek dediğimiz şey böyle yapılır. Ben de bu şekilde gezmek istiyorum ancak muhafazakar giyimli biri olduğumdan dolayı son yıllarda da özellikle yükselişe geçen islamofobi kaynaklı sorunlar yaşayıp yaşamayacağımla ilgili herhangi bir izlenimi olup olmadığını soracaktım. Çeşitli ülkelerden yabancı arkadaşlar edindim ve şu zamana kadar edindiğim arkadaşların bana olan yaklaşımı gayet güzel ve samimiydi. Bu da bende elbette bir güven duygusu oluşturdu. Ancak son edindiğim arkadaşım ne yazık ki oldukça önyargılı bir arkadaş ancak bu önyargılar için elbette onu suçlamıyorum ve benimle iletişim kurarak, bana sorular sorarak kendimi açıklama fırsatı verdiği için minnettarım. Keza son zamanlarda yaşadığım birkaç olay bazı şeyler üzerinde düşünmeme neden oldu. Yani beni hiç tanımayan biri evine kabul edebilir mi? Yahut yurtdışında sözel veya fiziksel saldırılara maruz kalma olasılığımız nedir? Bunlarla ilgili bir izlenimi yahut başına gelen bir olay var mı? Ancak Mehmet bey söyleşi sırasında can güvenliğinin bile olmadığı yolculukları göze aldığını söyledi ve dediğim gibi benim sorumun pek de bir anlamı kalmadı. Yine de söyleşi bittikten sonra fotoğraf çektirmek için yanına gittiğimizde sormak için bir fırsat buldum. Ancak salon kapatılıyordu ve kendisinin de acelesi vardı dolayısıyla kendimi pek iyi ifade edemedim ama yine de cevabımı aldım. Amazonlar'da yolculuk yapacağı kayık fiyatı için pazarlık yaptığında, kayıkçının kendisine ''Burada kimse pazarlık yapmaz, sen nerelisin?'' diye sorduğunu, kendisinin Türk olduğunu söylediğinde ise yanında ki kamera çantasını göstererek ''çantanda bomba mı var?'' diye sorduğunu söyledi. Ona bile önyargı ile yaklaşılabiliyorsa benim için bu kaçınılmaz demektir. Bu zamana kadar aklıma koyup da yapamadığım birşey olmadı. Ama ne kadar çok istesem de tek başıma böyle bir seyahate çıkmam mümkün olmayacak sanırım. Kim bilir belki bir gün desem de Oğuz Atay gibi hiç yaşanmayacaklara diyorum..
Velhasıl gün sonunda, tabiri caizse ki bence caiz çünkü mübalağa etmiyorum sabah çıktığımız eve, akşam fuarı kapatıp döndüğümüzde saat 10'a geliyordu. Ve ben artık bizim sokağımıza yaklaşınca dayanamayıp ayakkabıları çıkarmak zorunda kaldım. Ertesi günü nasıl çıkarabildiğime inanamıyorum. Bir tek kitap aşkı diyebiliyorum bunun için.
Ertesi gün 9'u 45 dakika geçe evden tekrar fuar için çıktım. Ve diğer kuzenimle buluşup Tüyap'a geldim. Pazar günü de fuara Sadece Hayati İnanç hocam için gittim diyebilirim. Tabi ki diğer değerli hocalarımızı görmek de cabası oldu. :) Ancak bu kadar donanımlı, toplumun faydasına işler yapan değerli hocalarımızın kitaplarına talebin bu kadar az olması gerçekten çok ama çok üzücü. Özellikle bu yazıyı okuyan arkadaşlara Hayati İnanç hocayı muhakkak tanımalarını tavsiye ediyorum. Hayatınıza çok şey katacağından emin olabilirsiniz. Sayesinde hiç anlamadığım bir alanla ilgilenmeye ve divan şiirleri ezberlemeye başladım. :) Kendisi ile tanışmak isterseniz buraya tıklayın lütfen.

Fuardan neler aldım?
Toplamda 18 adet kitap aldım. Ve bir de fuar haricinden bir kitap daha aldım, günün indirimi olarak Hepsiburada.com'dan %50 indirimle ücretsiz kargoyla Dan Brown'un son kitabı Başlangıç'ı aldım.
Fuardan
*Rotasız Seyyah-Yol hikayeleri / Mehmet Genç
*Rotasız Seyyah-Yol hikayeleri 2 / Mehmet Genç
*Can veren pervaneler / Hayati İnanç
*Can veren pervaneler 2 / Hayati İnanç
*Can veren pervaneler 3 / Hayati İnanç
*Can veren pervaneler 4 / Hayati İnanç
*Kalbin Aklı / Savaş Barkçin
*Çakırcalı Efe / Yaşar Kemal
*Kılıçlar ve kalemler / Yavuz Bülent Bakiler
*Unutamadıklarım / Yavuz Bülent Bakiler
*Sözün doğrusu 2 / Yavuz Bülent Bakiler
*Clarissa / Stefan Zweig
*Amok koşucusu / Stefan Zweig
*Mazhar olmak / Mazhar Alanson
*Kalbimi vatanıma gömün / Dee Brown
*Yılan içini döktü / Agatha Christie
*Cenazeden sonra / Agatha Christie
*Gulliver's travels / Jonathan Swift
Ve stoklarımın çokluğundan dolayı, almayacağıma neredeyse ant içmeme rağmen, yeni modelleri görünce bir postcrossingci olarak yine dayanamayıp aldığım kartpostallar.. :)
Hepsiburada'dan
*Başlangıç / Dan Brown
Comments