Yıldızın Parladığı Anlar
- Stefan Zweig
- 28 May 2017
- 2 dakikada okunur
Öncelikle herkesin Ramazan-ı Şerifi mübarek olsun :) Koskoca 1 seneden sonra yeniden merhaba :)
Sahalara dönmeye çalışıyorum uzun zamandır ama kolay olmayacak gibi..

Stefan Zweig sevdiğim yazarlardan ve bu kitabı da sevdiklerim arasına girdi.
Tam ismiyle ''İnsanlık tarihinde yıldızın parladığı anlar'' isimli bu kitapta Zweig, 14 tarihsel olayı anlatıyor. İnsanlığın tarihini değiştiren 14 an..
Gayet akıcı, hikayemsi bir havası var kitabın. Özellikle Telgraf tellerinin iki kıta arasına döşendiği ve Güney Kutbu'nun keşfinin anlatıldığı bölümler beni tamamen o olayları yaşıyormuşum gibi hissettirdi. Hatta Güney Kutbu'nun keşfini okurken ''Yarından Sonra'' isimli filmi gözümde canlandırmadan edemedim. Hazır kitap tavsiyelerinde bulunurken bir de film tavsiyesi yapayım. Yarından sonra, henüz 9-10 yaşlarındayken dayımla beraber izlediğim bir filmdi, o zamandan beri de favorilerimdendir. Kapalı, yağmur havası taşıyan bir gündü. Dayım taşınabilir bir CD çalar almıştı ve hevesle ilk denemesini yapmak için de bu filmi seçmişti. Çekyatı açıp, iki kafadar kurulduk filmi izlemeye. Hala net hatırladığım çocukluğuma dair güzel anılarımdandır :) 2004 yapımı olan, iklim değişikliğini konu alan bu film, gerek senaryo, gerek oyunculuklar, gerekse görsel efektleriyle tek kelime ile enfes... Kendini tekrar tekrar izlettiren, kendi alanında bendeki tahtını kimseye kaptırmayan bir film. Hatta bu yazıdan sonra tekrar izlemeyi düşünüyorum..
Neyse kitaba dönelim. Kitapta anlatılan yıldızın parladığı 14 andan biri de İstanbul'un Fethi. Esefle söylemeliyim ki Zweig, Osmanlılar ve Türkler hakkından klasik, klişe batılı kafasından epeyce nasibini almış. Gerçi henüz bizim toplumumuzda bu kafa yapısı hâlâ! mevcutken bir batılıdan Fatih'i anlamasını beklemek çok olurdu, dolayısıyla ben okurken beklentili değildim siz de olmayın. Hatta Zweig'ın Fatihi ne kadar anladığına dair basit bir örnek verebilirim. Fatih'in fetihten önce ''3'' rekat namaz kıldığını yazmış(burda bayağı güldüm) Artık gerisini siz düşünün.. Ayrıca tahta çıkış yaşını da yanlış yazmış..
Bu eksilere rağmen güzel bir kitaptı.
Onun haricinde değinmek istediğim bir konu daha var. Kitabın çevirmeni Ahmet Arpad bey, hâlâ daha günümüzde abdest kelimesinin nasıl yazılacağını öğrenememiş ne yazık ki ve Ahmet bey bu konuda hiç de yalnız değil. Birçok çevirmen aynı hatayı yapıyor ve bu kelimeyi ''aptes'' olarak yazıyor. Çok rahatsız edici... Sevgili yazarlar ve çevirmenler lütfen öğrenin artık ''aptes'' değil ''ABDEST''!
Comments